Özledim. Eskiden olduğu gibi heyecanlanmayı. Eskiden olduğu gibi bir şeyleri beklemeyi. Eskiden olduğu gibi sabretmeyi. Eskiden olduğu gibi bir şeyler üzerine plan yapabilmeyi. Sonu olmayan bir döngü içerisinde gibiyiz. Hayat devam ediyor. Belki de olması gerektiği gibi. Düşünce selinde boğuluyorum sanki. Odağımı kaybetmemeye çalışıyorum. Toparlıyorum. Her zaman yaptığım gibi. Güçlü olmalıyım. Hayatı çok büyütmemem lazım gözümde. Hatta keyifli bir hale getirmek aslında benim elimde. Mesela... bir lunapark gibi düşünebilirim! Sırasıyla aletleri kullanıyorum; önce çarpışan arabalar, sonra korku tüneli, ardından hızlı tren diye devam ediyor. En son sıraya atlı karıncayı saklamışım sanki. Artık enerjim kalmamış ve o atın ağır aksak bir aşağı-yukarı periyodik hareketi ile az biraz soluklandıktan sonra evin yolunu tutmam gerekecekmiş gibi. Beklentim ve olması gereken bu aslında. Fakat o at, bir sebepten dolayı takılı kalmış ve yükselemiyor bir türlü. Bekliyorum. Yukarı çıkmasını tekrardan. Çünkü bunun için binmedim ben bu atlı karıncaya. Takılı kalmasını beklemek için değil. Yukarı doğru hareket ettiği ve en üst noktaya ulaştığı zamanlar daha eğlenceli ve keyifli iken, bu şekilde hiç keyif almadığımı belirtmem gerekiyor. Araçla bir yokuşu çıkarken de aynı şekilde, en üst noktaya aniden ulaşmanın verdiği heyecan ve keyif benim için çok daha güzel. Karnında kelebekler uçuşmasına sebep oluyor sanki. Bununla ilk defa karşılaşmıyorum. Öncesinde de karşılaşmıştım. Beklemeliyim. Sadece beklemeliyim. Tecrübelerim bunu söylüyor. Bu bekleme eylemini yaparken eskiden olduğu gibi yapabileceğim konusunu sorguluyorum. Ya sabretme kısmı? Eskiden olduğu gibi? Aslında hepsinin bir domino etkisi yaratarak, beni olgunlaştırdığını görüyorum. Bekliyorum. Bu süreç içerisinde aslında sabretmeyi öğreniyorum. Nasıl her çıkışın bir inişi varsa, her inişin de bir çıkışı olacağını kendime tekrar ettirerek, sonrası için plan yapabilme arzusunu harekete geçiriyorum. Hayatın tek bir oyun aletinden ibaret olmadığını hatırlatıyor bana; hayatın kalp atışlarını değiştirdiği anların bir bütünü olduğunu, hayatta keyifli vakit geçirirken aslında hayatın hasta da edebildiğini, genel olarak baktığımda ise hayatın inişleri-çıkışları olduğunu, portreye uzaktan bakınca çok net görebiliyorum. Bunu öğrendiğimi düşünüyorum. Ama hafızam çok nankör davranıyor ve hiç yardımcı olmuyor bu konuda. Kendime hatırlatmalıyım. Sürekli. Belki de bırakmalıyım. Kendisi bir yolunu bulacaktır. Bilmiyorum. Tek bildiğim, bunu istemediğim. Belki de benim bir şeyler yapmam gerekiyordur bu atlı karıncayı yeniden şaha kaldırmak için. Bunun için yeterli güce sahip olduğumu kendime hatırlatıyorum. Sağlam basmam gerektiğini ve aklıma birden bir yerlerde okuduğum o özlü söz geliyor: Her şey sizin aksinize ilerliyor gibi geldiğinde, uçakların rüzgarla birlikte değil, rüzgara karşı uçtuğunu hatırlayın...
27 Mart 2021 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Doğru Zaman-Doğru Ruh
Zaman geçiyor, saatler işliyor Ve yalnızlığınla yine baş başasın Bunu seçiyorsun, saklanmayı Tüm insanlardan, tüm ruhlardan Bazen kendinde...
-
Zaman geçiyor, saatler işliyor Ve yalnızlığınla yine baş başasın Bunu seçiyorsun, saklanmayı Tüm insanlardan, tüm ruhlardan Bazen kendinde...
-
Gözlerim açık ama hep kapalı Gece olmasından yanayım Ya da sabahın olmamasından Kulaçlarımın sıklığı artıyor Çarşaf gibi bir kütle bu seli ...
-
Uzun zaman oldu yazmayalı, yazamayalı. Bazen kafamın içindeki düşünceler o kadar yorucu ve boğucu oluyor ki nefes bile almaya mecalim yokmuş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder