Uzun zaman oldu yazmayalı, yazamayalı. Bazen kafamın içindeki düşünceler o kadar yorucu ve boğucu oluyor ki nefes bile almaya mecalim yokmuş gibi hissediyorum. Bazen zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum bile; düşünce selinin içinde boğulmaktan...
Bu uzun bir süredir de böyle. Çok erken yaşta çok fazla sorumluluk almak, çok fazla mükemmele ulaşma inadı, bu dejenere coğrafyada ısrarla iyi bir insan olmaya çalışma çabası... Kocaman ve inanılmaz bir yük toplama bakınca; ruhu ağırlaştıran, beyni hareketsiz bırakan bir yük.
Son dönemlerde yaşadığımız sağlık sorunları ise diğer tüm dertlerin ne kadar anlamsız ve çözülebilecek şeyler olduğunu idrak etmeme yardımcı oldu diyebilirim. Bu dejenere toplumdaki bireylerden uzak bir şekilde yaşamaya çalışan ve fazlaca ketum bir insan olarak, bu konu hakkında birileriyle konuşma ihtiyacı hissettim ve bunun için bir çabada da bulunmadım açıkçası.
Bu anı, özel bir gecede, hafif alkollü bir halde kendimi arkadaşımla konuşuyorken yakaladığımı fark ettim. Neden ona anlattığımı düşündüm bir an çok fazla samimi olmamama rağmen kendisiyle. Sonra beynimde parçalar oturdu: Samimiydi, en önemlisi benzer bir süreçten geçmişti. Hala ailecek o illetle uğraşıyorlardı ve artık hayatlarının bir parçası olmuştu. Buna alışmalıydım. İstemesem de. Beynim insanları görünmez bir süzgeçten geçirdikten sonra doğru kişiyi bulup tüm sırlarımı ağzımdan döküyor gibiydi. Buydu tam olarak gerçekleşen şey. Kendisi, maneviyata önem veren fakat bunu sadece kendisi ve inandığı şey arasında, "günümüz dindarlarından" çok farklı ve saf bir şekilde yaşayan mükemmel bir ruha sahip. Konuşmanın ilerleyen kısmında "İnsan, üstesinden gelebileceği kadar dertle sınanır. Sen bunları yaşayabileceğin ve üstesinden gelebileceğin için yaşıyorsun ve başarıyorsun. Sen olmasaydın? O zaman ne olacaktı?" dedi. Durdum. Düşündüm. Evet, üstesinden geliyordum. Öyle ya da böyle. Kendimi manevi açıdan eksik ve yetersiz hissettim...
İnsanın inanabileceği bir "şey" olması halinde, o şey için her şeyi yapabilir sanırım. Yani onu bir dayanak, bir dinlenme alanı, hayata karşı -bir anlığına bile olsa- bir es olarak kullanabilir. İnsan bazen gerçekten böyle bir şeye ihtiyaç duyuyor. En azından duyabiliyormuş, bunu tecrübelerim bana gösterdi. Gösteriyor da.
Her şeyin üstesinden gelebilmek, bir insan için bu hayattaki en büyük başarı sayılabilir. Bu başarının perde arkasında, hayatın o kişiden alıp götürdüğü belki sayısız şey de vardır. Bunların bütünü o kişiyi "o" yapar zaten. Bunları anlatmaya, bunları paylaşmaya ihtiyaç duyabiliyormuş insan... O ağırlık altında ezilirken, bir nebze de olsa hafifleyebiliyormuş insan.
Düştüğünüzde elinizden tutacak, yorulduğunuzda başınızı omzuna koyabileceğiniz, sizinle birlikte olacak olan ruhlarla karşılaşmanız dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder