4 Mayıs 2025 Pazar

Çoktular Ama Yoktular...

Uzun bir süredir bir savaş halindeyiz. Bunu asla savaş olarak görmemiz gerektiğini, bunun bir davetsiz misafir olduğunu, bu misafiri en kısa sürede uğurlayacak olduğumuzu çok yakın zaman önce söyleyebildim. Keşke bunu çok daha önce yapabilseydim. Akıl edemedim. 

Tek başımayım. Çok uzun bir süredir. Ve kolum kanadım yok sanki. Güçlü durmak zorunda olduğum için yorgunum. Güçlü kalmamı sağlayan canım, bir tanem, biriciğim şu an bu davetsiz misafirle uğraşmakta. Yapabileceğim ne var? Keşke sihirli bir değnek olsa elimde... Yine de mucizelere inanırız, inanmalıyız. 

Kimseden ne bir beklentim ne de bir talebim var. Ama insan, her iyi/kötü anında yanında olduğu kişilerden en azından bir mesaj atar diye beklentiye girebiliyor ilk etapta. Beklentiler üzer. Bunu kendime yıllar önce öğretmiştim. Yine hatırlatmam gerekti sadece. Yapmacık mesajlar, umursamaz şekilde önemsiyormuş gibi yapmalar... Mide bulandırıcı. Yazmamak daha anlamlı böylesine zoraki yapmaktansa bir şeyleri. Bunu sürekli hatırlayarak yaşamak zorunda olduğumu kendime her gün hatırlatmak zorundayım: Herkesten her şeyi bekleyebilirim, asla şaşırmam.

Bunun kan bağıyla da alakalı olmadığını söylemek zorundayım. Bu insanın hamurunda olmalı. Her şeye tek başıma göğüs germeye o kadar alışmışım ki insanlar neden yanımda olduklarını düşündüklerinden yardım istemediğimi soruyor. Neden hep ben sahnedeyim, neden her daim sadece ben varım. Bunu artık hiç tanımadığım insanlar bile sorguluyor. Eskiden bundan utanırdım, artık kimse adına utanmıyorum. Herkesin kendi tercihi, kendi kararı. Biraz da utanan onlar olsun, utanma duyguları varsa az da olsa. 

İçimde fırtınalar kopuyor ama kimse bunu tam olarak bilmiyor. Yorgunum, çaresizim ve gerçekten gücüm yok artık. Dibi boylamak üzereyim gibi hissediyorum. Sanırım dibi boyladıktan sonra tekrar bir sıçrama hamlesiyle yüzeye çıkabilirim. Buna ihtiyacım vardır belki de. 

Henüz dibi boylayıp, orada boğulamam. Hala yerine getirmem gereken misyonlarım var. Bu misyonlara, son 24 saatte yaşadığım acıların, şaşkınlıkların ve lanet okumaların yarattığı öfkeyle birlikte, ölmeden önce gerçekleştirmem gereken bir misyon daha ekledim. Bu misyonu ne pahasına olursa olsun yerine getirmeden ölmeyeceğim. 

Zaman daralıyor ve zaman aleyhimize akıyor. Bunun ben farkındayım ya onlar? Belki birkaç kişi daha. Bugün sosyal medyada şöyle bir yazıya denk geldim: İnsanlar bir acının içinden geçerken, nasihat ya da teselli değil, refakat isterler. Daha fazlasını değil. Belki de buydu olması gereken ama ben olmayandan özetle bahsedecek olursam, çoktular ama yoktular... 

14 Ocak 2024 Pazar

Doğru Zaman-Doğru Ruh

Zaman geçiyor, saatler işliyor
Ve yalnızlığınla yine baş başasın 
Bunu seçiyorsun, saklanmayı 
Tüm insanlardan, tüm ruhlardan
Bazen kendinden bile
Kaçıyorsun, kaçınıyorsun 
Yorgunsun, mecalin yok 
Gecenin karanlığında parlayan yıldızlara bakıyorsun 
Adeta göz kırpıyorlar
İhtiyaç duyduğun her zaman oradalar
Yanlış zaman onlar için hiç geçerli olmadı
Ruhundaki yaralar için aynısı geçerli değil oysa
Ve nihayetinde seni sen yaptı 
Tüm bu yanlışlar 
Hepsi geçti, geriye sadece sen kaldın
Öncesi ve sonrası çok başka olan 
Ruhunun derinliklerinde umut yeşerten hislere sahip bir sen
Ket vurulan hayaller, acılar, tüm kötü hisler
Ruhuna çöken bir sis gibi orada olsalar da 
Nefes aldığın sürece o güzel hisler hep seninle 
Gökyüzü diyorum ve de yıldızlar
Doğru zamanı bekleyenler için 
Oradalar her zaman 
Doğru zaman beklentisindeki ruhlar için 
Zaman ve mekan kavramının alt edemediği
O ruhlar için oradalar 
Farklı gözlere aynı anda değen 
Aynı gökyüzü ve yıldızlar
Yanlışların yerini alan doğrular olmalı
Zamana yenik düşmeden önce
Gözlerinizin aynı anda buluştuğu gökyüzü ve yıldızlar
Yerini güneşin doğuşu gibi
Canlılığa ve samimiyete bıraksın
Göz göze değecek şekilde 
Sadece bir zaman meselesi
Doğru zamanda, doğru yerde
Doğru ruhla birlikte 
En az senin kadar yaraları olan bir ruhla

5 Haziran 2023 Pazartesi

Yaşamanın Ağırlığı

Uzun zaman oldu yazmayalı, yazamayalı. Bazen kafamın içindeki düşünceler o kadar yorucu ve boğucu oluyor ki nefes bile almaya mecalim yokmuş gibi hissediyorum. Bazen zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum bile; düşünce selinin içinde boğulmaktan... 

Bu uzun bir süredir de böyle. Çok erken yaşta çok fazla sorumluluk almak, çok fazla mükemmele ulaşma inadı, bu dejenere coğrafyada ısrarla iyi bir insan olmaya çalışma çabası... Kocaman ve inanılmaz bir yük toplama bakınca; ruhu ağırlaştıran, beyni hareketsiz bırakan bir yük. 

Son dönemlerde yaşadığımız sağlık sorunları ise diğer tüm dertlerin ne kadar anlamsız ve çözülebilecek şeyler olduğunu idrak etmeme yardımcı oldu diyebilirim. Bu dejenere toplumdaki bireylerden uzak bir şekilde yaşamaya çalışan ve fazlaca ketum bir insan olarak, bu konu hakkında birileriyle konuşma ihtiyacı hissettim ve bunun için bir çabada da bulunmadım açıkçası. 

Bu anı, özel bir gecede, hafif alkollü bir halde kendimi arkadaşımla konuşuyorken yakaladığımı fark ettim. Neden ona anlattığımı düşündüm bir an çok fazla samimi olmamama rağmen kendisiyle. Sonra beynimde parçalar oturdu: Samimiydi, en önemlisi benzer bir süreçten geçmişti. Hala ailecek o illetle uğraşıyorlardı ve artık hayatlarının bir parçası olmuştu. Buna alışmalıydım. İstemesem de. Beynim insanları görünmez bir süzgeçten geçirdikten sonra doğru kişiyi bulup tüm sırlarımı ağzımdan döküyor gibiydi. Buydu tam olarak gerçekleşen şey. Kendisi, maneviyata önem veren fakat bunu sadece kendisi ve inandığı şey arasında, "günümüz dindarlarından" çok farklı ve saf bir şekilde yaşayan mükemmel bir ruha sahip. Konuşmanın ilerleyen kısmında "İnsan, üstesinden gelebileceği kadar dertle sınanır. Sen bunları yaşayabileceğin ve üstesinden gelebileceğin için yaşıyorsun ve başarıyorsun. Sen olmasaydın? O zaman ne olacaktı?" dedi. Durdum. Düşündüm. Evet, üstesinden geliyordum. Öyle ya da böyle. Kendimi manevi açıdan eksik ve yetersiz hissettim...

İnsanın inanabileceği bir "şey" olması halinde, o şey için her şeyi yapabilir sanırım. Yani onu bir dayanak, bir dinlenme alanı, hayata karşı -bir anlığına bile olsa- bir es olarak kullanabilir. İnsan bazen gerçekten böyle bir şeye ihtiyaç duyuyor. En azından duyabiliyormuş, bunu tecrübelerim bana gösterdi. Gösteriyor da. 

Her şeyin üstesinden gelebilmek, bir insan için bu hayattaki en büyük başarı sayılabilir. Bu başarının perde arkasında, hayatın o kişiden alıp götürdüğü belki sayısız şey de vardır. Bunların bütünü o kişiyi "o" yapar zaten. Bunları anlatmaya, bunları paylaşmaya ihtiyaç duyabiliyormuş insan... O ağırlık altında ezilirken, bir nebze de olsa hafifleyebiliyormuş insan. 

Düştüğünüzde elinizden tutacak, yorulduğunuzda başınızı omzuna koyabileceğiniz, sizinle birlikte olacak olan ruhlarla karşılaşmanız dileğiyle... 


13 Eylül 2022 Salı

Yolculuk

Bana bir yolculuk sözü verdin
Ama bizim için her gün yağmurlu
Bu rotadan bıktım
"Hayır" ve "Yapma" dolu bir manzara
Ve kapı kapalı
Ama sen benim için her zaman
Açık bir yara gibisin
Ama bilemezsin ki,
Bir gün veya bir gece
Birlikte seyahat edebiliriz
Beni tekrar istemeni istiyorum
Rüzgar olmanı istiyorum
Ateşte olduğum gecelerde gelmek
Ve gömleğimin düğmelerini açmanı
Aşk bir yolculuk değil, kazananı olan bir savaştır
Ancak bu ikisinden hangisi en acı verici,
Yalnızlık ya da temas?
Ama bilemezsin ki, bir gün veya bir gece
Birlikte seyahat edebiliriz
Ve kapı kapalı
Ama sen benim için her zaman
Açık bir yara gibisin
Beni tekrar istemeni istiyorum
Rüzgar olmanı istiyorum
Ateşte olduğun gecelerde gelmek
Ve gömleğimin düğmelerini açmanı
Sessizlikte hayalet olmak
Korktuğum her şey olmanı
Ve sonra bir öpücükle
Kollarında uyumak

23 Temmuz 2022 Cumartesi

Büyümek Büyümek Büyümek

Bu yazımda, bu blogu oluştururken yapmamayı planladığım bir şeyi yapıyor olacağım: Yaşadığım bir tecrübeden direkt olarak bahsedeceğim. 

Amacım yerme, birilerini kötüleme vs. olmayacak kesinlikle. Sadece aynı süreçlerden geçebilecek birilerine bir ışık tutuyor olabileceğimi düşünerek yazıyorum...


Bu yaşıma kadar kendi göbeğini kendi kesen biri olarak, kendi kendime, cinsel yönelimimi çok geç itiraf eden biriyim aslında ve bunun getirdiği yaşam tarzını çok geç yaşamaya da başlayanlardanım. Bunu günümüzle kıyaslayarak söylüyorum; günümüzde 13-14 yaşından itibaren bu durumun gölgesinde yaşamadan, rahat şekilde dile getiren kişi sayısı eskiye nazaran çok daha fazla. Birçok sebep var tabii bunun ardında; çevresel faktörler, farklı kişilik özellikleri vb. gibi. 

Kendime itirafta bulunduktan sonra tanışma uygulamalarını kullanmaya başlamıştım ben de. Bunun da çok komik bir anısı vardır. Google'a yazarak bulmuştum bu uygulamayı :) Konudan saptırmadan devam etmek gerekirse, uygulamayı bilmeyen biri herkes o uygulamayı sadece tanışma, sohbet, arkadaşlık gibi amaçla kullanıldığını düşünür diye düşünüyorum ki ben de öyle düşünerek ilk girişimi yapmıştım. Sonrasında yaşanan hayal kırıklığını tahmin edebilirsiniz :) Hatta fotoğraf çalınma durumuyla karşılaşana kadar Instagram olarak kullanıyordum diyebilirim :)

Neyse, uygulamanın hayal ettiğim gibi bir platform olmadığını gördükten sonra çok nadir kullanmaya başlamıştım. Bir gün birisiyle tanıştık ve eğitim anlamında da genel kültür anlamında da kendini yaşına göre iyi denebilecek kadar geliştirmiş, o zamanlar sadece bu iki filtreye göre aradığım kriterlere uyuyordu. Fiziksel özellikleri de yanımda sırıtmayacak şekildeydi, aramızda 2 yaş vardı ve her şey uygun görünüyordu açıkçası. Uzun uzun yazışmalara başladık, bu yazışmalar telefon görüşmelerine dönüştü, sonrasında, görüntülü konuşmalar başladı. Günümün %70'i onunla geçiyordu açıkçası. Ayrı şehirlerde yaşamamıza rağmen, sabah birlikte uyanıyorduk, gece birlikte uyuyorduk. Günler böyle geçmeye başlamıştı ve ben hiç olmadığım kadar mutluydum o sıralar. Sürekli hale gelen bu görüşmeler artık fiziksel olarak da tanışma isteği uyandırmaya başlamıştı. Uygunluk durumuna göre ben kalkıp yanına gittim ve buluştuktan sonra da o yoğun hislerde olumsuz anlamda herhangi bir değişim olmasını bırakın, tam tersine daha da arttı. Günler devam ederken, ben ziyaretlerimi sıklaştırdım, birkaç günlüğüne kalmaya da başladım. Artık ilişkiye evrilmişti durumumuz. Çok güzel zaman geçiriyorduk, uyumsuz olduğumuz, fikir ayrılığı yaşadığımız konular, durumlar elbette oluyordu fakat iyiydik. Onun da bu ortamdan bir çevresi yoktu, benim de. Eski diye bahsettiği ilişkileri olmuştu, onlardan bahsetmişti. Güvensizlik ortamı yaratacak herhangi bir durum söz konusu kesinlikle olmamıştı, olmuyordu. 

Kendisi haftanın belirli günleri başka bir şehre yüksek lisans derecesini tamamlamak için gidiyordu ve orada da bir arkadaş grubu vardı. Hafta sonuna denk gelmesi durumunda meyhanede sonlanan bir ziyaret oluyordu o ve arkadaş grubu için ve belirli periyotlarda ya fotoğraf gönderiyordu ya da konuşuyorduk. Bunları ben ona güveneyim ya da şüphelenmeyeyim diye değil içinden geldiği için yapıyordu ki asla benim de talep etmeyeceğim şeyler arkadaş grubuyla olan bir kişiden, kesinlikle tarzım değil.

Her şey çok güzel devam ederken, ilişkinin en başında bir kere daha kısaca dile getirdiği ve bir daha dillendirmediği bir konudan bahsetti telefonda, yaşadığı şehre dönerken. "Ben sanırım kadınlardan da hoşlanıyorum, ama emin değilim sanırım." Sonra o arkadaş grubundan olan bir kadınla sarhoşken kadının yatağına girmesiyle yakınlaştıklarını ama bir şey yaşamadıklarını anlattı. Hepsini çok normal karşıladım, çünkü o da bazı şeyleri kendisine hala itiraf edip etmemek konusunda arafta kalmıştı anlattığı kadarıyla. Sonrasında ben sanırım biseksüelim konusu çokça dönmeye başladı. Ben evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyorum sanırıma dönüştü bu sonrasında. Üzülmüştüm bu duruma ama oysa eğer hissettiği gerçekten, benim de elimden gelen bir şey olmayacaktı. Ben de kendisiyle bu konuyu uzun uzadıya konuştum. Kendisini suçlayamayacağımı, tam tersi bunu destekleyeceğimi ama kafasında bir şeyleri netleştirmesi gerektiğini söyledim. Nasıl yapacaksa ben de yanında olacağımı dile getirdim; hangi türlü olursa olsun hayatında olacağımı ama böyle bir evlilik ya da karşı cinsle ciddi bir ilişkiye evrilmesi durumunda hayatında olamayacağımı dile getirdim. Ne olursa olsun beni hayatında her zaman istediğini dile getirdi kendisi de...

Bir sonraki arkadaş ziyaretinde yine aynı kadınla benzer bir durumla karşılaştığını ve bu sefer hiçbir şekilde uyarılmadığını anlattı kendisi. Bunu üzülerek anlattı bana. Neden üzülerek söylediğini sorduğumda "Ben gizli saklı bir şeyler yaşamak istemiyorum, legal olarak bir şeyler yaşamak istiyorum sanırım" gibi bir açıklaması oldu ve ben bir kere daha şok yaşadım... Bu esnada ben kendisi için kocaman bir sürpriz paketi hazırlıyordum doğum günü için. Paket maddeden çok manevi anlamda iddialı ve çok orijinal bir paket olmuştu (hala o paketi nasıl bir yaratıcılıkla yapmışım ben ya diye aklıma geldiğinde şaşırırım kendi kendime :))

Ben sürprizimi yaptım ve çok güzeldi benim hissettiklerim de onun yaşadığı o mutluluk da. Tabii bu mutluluk çok kısa süre sonra kaçınılmaz sonla sonlandı: Ayrılık :)

Ben kendisiyle bu konuyu en ayrıntılı haliyle konuştum, benim de başıma kendisinin başına gelen benzer olaylar geldiğini ama kadınlardan özellikle uzak durduğumu, bir kadına umut verdikten sonra ona kötü anılar yaşatmamak adına bunu yapmak istemediğimi ve asla da yapmayacağımı, benimle duygusal anlamda birliktelik yaşamak isteyip de reddettiğim bir yığın kadının zaten ahını aldığımı düşündüğümü söyledim kendisine. Kendisi "Beğensinler beni, beğenmeleri hoşuma gidiyor ve toplum da bunu kabul ediyor" gibi akıl almaz bir açıklamada daha bulundu. Ben de kendisine önceden söylediğim gibi bu süreçte yanında olacağımı ama ciddi bir ilişkiye girmesi durumunda yanında olamayacağımı bir kere daha tekrarladım net bir şekilde. 

Yaptığım sürpriz öncesinde de telefon görüşmelerimiz sekteye uğramıştı, eskisi gibi saatlerce görüntülü konuşmuyorduk, konuşmuyorduk. Bu durum bu sefer beni arafta bıraktı. Ve bu konuyu konuşmak için biraz zaman geçmesini bekledikten sonra kendisiyle bunu konuşmak istediğimi söyledim ve kendisi o kadınla bir süredir çıktıklarını(?) dile getirdi ve bana söyleyemediğini(?) söyledi. Bu olaydan sonra ipler tamamen koptu. Ben kendisine, ben kendisine çok net bir şekilde kendisinin yanında olacağımı, bunun için elimden geleni yapacağımı iletmiş olmama karşın beni yok sayarak hareket etmesine çok kızmıştım. Ve benim için bir anda tamamen bitti tabii ki. Arkadaşlarım aracılığıyla bana ulaşmaya çalışmıştı sonrasında ve arkadaşlarımdan da hiç beklemediği şekilde benden uzak kalması gerektiği sert şekilde iletilmişti :)

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra gecenin bir vakti yine arkadaşımı sosyal medyadan rahatsız etmiş ve benimle konuşması gerektiğini iletmiş, her yerden engelini tekrardan kaldırdım ve konuştuk. Kadınla olan birliktelikleri birkaç ay sürmüş ve çok kötü şekilde ayrıldıklarını, yapamadığını, olmadığını söyledi. Bunun için üzüldüğümü, aradığı şeyi umarım bir gün bulabileceği temennisinde bulundum ve bana konuşma sonunda sana ne oldu dedi. Kendisi, bu anlattığı son olaydan sonra, kesinlikle bir narsistti ve gösterdiğim bu tepki hiç benden görmediği bir şeydi, afallamasına sebep oldu. Ben de tartışmaya dönüştürmeye çalıştığı konuşmayı iyi dileklerde bulunarak sonlandırdım. Verdiğim tüm o manevi değeri çok yüksek olan defterleri, yazıları, hediyeleri kendisine ait olmadığı için geri isteyip hepsini imha etmiştim sonrasında. Sanırım bunu, o zamanki bene göre, onu hatırlatacak hiçbir şeyi görmek istemememdi, acı çekmemek için aldığım bir önlemdi sanırım kendimce. 

Çıkarılması gereken derslere gelecek olursak, 

- Fazlaca fedakarlıkta bulunarak ve özverili bir şekilde hareket edilen ilişkide bile kaçınılmaz sonla karşılaşabiliyor, buna kesinlikle hazırlıklı olmak gerekiyor

- Evcil hayvanınız dışında kimseyi, hayatının sonuna kadar sizinle olacakmış gibi düşünmeyin

- Kimse için asla yapmam diyeceğiniz şeyleri hayatınıza aldığınız özel olduğunu düşündüğünüz kişiler için bile yapmayın

- İlişkide eğer yanlış olduğunu düşündüğünüz bir şeyler varsa bunu dile getirin ve çözüme odaklı hareket edin

- Kendinizden asla taviz vermeyin, ilişki için maalesef her şey mübah değildir

- Öncelikle kendinizi düşünün, kendinizi asla ikinci plana atmayın

- Hiç kimse vazgeçilmez değildir, bunu muhakkak hissettirin

- Her zaman kafanızda bir acaba olsun

- Yaptığınız hareket karşı tarafı üzecekse, bırakın devam edin. Aksi durumda üzülen taraf maalesef siz olursunuz


Sonrasında tekrardan görüştük bu arada, yurt dışına çıkmadan hemen önce aradı ve uzun uzun konuştuk :) Hayatına kimseyi alamadığını dile getirdi durduk yere. Benimse kendisine karşı hiçbir hissiyatım yok, kendisi yeniden bir şeyler deneyebileceğimizi net bir şekilde söylemesine karşı. İyi bir insan ve umarım mutluluğu bulur bir şekilde...

Hayatlarımız ve zamanlarımız çok çok değerli ve biricikler. Bu bağlamda hareket ederek, güçlü ve motive kalın...

12 Haziran 2022 Pazar

Aklımdasın

Çok özledim seni
Konuşmalarımızı, gülüşlerimizi
Tam da buradan diyerek 
Gösterdiğim yerden öpmeyi
Hepsini çok özledim...
Her gün batışında
Her ay belirdiğinde
Her gece boşluğa düştüğümde 
Aklımdasın
Kokun benimle
Sesin de öyle
Ruhumun ağırlığından 
Kurtulmamı sağlayan o ezgili sesin...
Ne çok anı biriktirmişiz
Aslında var olmayan o zaman diliminde
Hep var olan bir zaman dilimi
Ama hiç olmamış gibi
Nereden bilebilirdim?
Oralarda bir yerlerde olduğunu
Benim hala buralarda bir yerde olduğum gibi
Ben burada kalmaya devam edeceğim
Kaldığım yerde duvarların ardında olacağım
Duvarlarım hep olacak
Ama aşılmayacak gibi değiller
Güneşin doğduğunda erişemediği yerlere
Batmaya başlarken erişmesi gibi
Karşımda senin imzanı görerek
Her güne başlarken
Her ayı gördüğümde
Her o ezgili sesi duyduğumda 
Gülümsemeye devam edeceğim



31 Ekim 2021 Pazar

Kaybetmek ve Kaybolmak

Yağmur sesi, gök gürlemesi, arka planda çalan hafif bir müzik ve bu üçlüye ek evde olmak kadar huzurlu hissettiren şeyler, sayabileceğim kadar az desem mübalağa etmemiş olurum sanırım. 
Bu ortam düşünmek için, dağınık olan düşüncelerimin dökülmesi ve kendime itiraflarda bulunabilmem için düşüncelerime ve bana bir davetiye niyetindedir adeta. 
Hiç kendinizi ifade etmek isteyip de edemediğiniz bir durumla karşılaştınız mı? Eminim birçoğunuz evet diye geçirmektedir içten içe. 
Benim için de çok sık karşılaştığım bir durum diyebilirim. Bunun birçok sebebi var bence; bir olay karşısında düşünceleri açığa vurmak isteme durumunda, ataerkil toplum ve Orta Doğu kültürüne has saygı göstergesi(?) olarak 'küçükler cevap vermez' yaklaşımı, ketum bir yapıya sahip olmak, düşüncelerin ortaya dökülmesiyle birlikte dış ortamda bir kaosun oluşacağını düşünme, düşüncelerin bölük-pörçük ve çok kompleks olması gibi nedenler sıralanarak, liste uzayabilir. 
Bu durumun sürekli hale gelmesiyle birlikte kaybolmuş hissediyor insan, artık boş vermişlik evresine terfi ediyor, dış dünyaya karşı hissizleşiyor, kabuğuna çekiliyor ve kendi içinde bir dünya kurarak orada istediği şeyleri, yukarıda bahsettiğim gibi elverişli bir ortam yakaladığında sadece kendisiyle paylaşıyor. Şanslıysa eğer, birisini bulabiliyor kendisini anlayabilecek; benzer süreçleri tecrübe edinmiş, ortak noktaları olduğunu gördüğü birini bulabilirse...
Kaybetmek fiili mecazen de gerçek anlamında da aynı kapıya çıkıyor bu durum özelinde, kaybetmiş olmak ortak bir paydada buluşabilmek için yine ayrı bir faktörken, yine aslında o ortak noktaların tek tek birleştirilmesiyle ortaya çıkan bir siluet gibi beliriveriyor orada. 
Dünyaya savrulan kelimeleri ve sözlük anlamlarından uzak, kelimelerin ne anlatmak istediğini, bilemeyebiliriz fakat tahmin edebiliriz belki de. 
Kaybetmek ve kaybolmak dendiğinde aklıma bunlar geliyor benim. Ya sizin? 

Çoktular Ama Yoktular...

Uzun bir süredir bir savaş halindeyiz. Bunu asla savaş olarak görmemiz gerektiğini, bunun bir davetsiz misafir olduğunu, bu misafiri en kısa...